BAŞKENT Ankara’da geçtiğimiz Cumartesi günü meydana gelen 97 kişinin ölümü, yüzlerce kişinin ise yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı saldırıya tepkiler Çorum’da da çığ gibi büyüyor.
DİSK-KESK-TMMOB-TTB öncülüğünde dün katliamın meydana geldiği saat olan 10.04’te iş yerlerine gitmeyerek “Yastayız, isyandayız. Barış için ayaktayız” sloganı çerçevesinde 2 günlük greve çıkan sendikalar, emek ve demokrasi güçlerinin desteğiyle yürüyüş ve kitlesel basın açıklamasında bulundular.
Attıkları sloganlarla katliama olan tepkilerini dile getiren grup, bedeli ne olursa olsun barış ve demokrasi mücadelesinde ısrarcı olmaya devam edeceklerini kaydettiler.
Saat 11.00’de Özdoğanlar Kavşağında toplanan grup, sloganlar eşliğinde Saat Kulesi yanındaki PTT Binası önüne kadar yürüdüler.
CHP Çorum Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Tufan Köse’nin de katıldığı basın açıklamasında
DİSK-KESK-TMMOB-TTB adına konuşan KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Ertuğrul Alper, ülkede barış istemenin bedelini canlarıyla ödediklerini, bu vahşi katliamı yapanlar ve yaptıranların mutlaka cinayetlerinin bedelini ödeyeceklerini ifade ederek, ‘her ne yaparlarsa yapsınlar saltanatları yıkılacaktır’ dedi.
‘AMBULANSTAN ÖNCE TOMA VE ÇEVİK KUVVET GELDİ’
Barışı haykırmak için gittikleri Ankara’da Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamına maruz kaldıklarını vurgulayan Alper, “katliamın yaşandığı alana ambulanstan önce çevik kuvvet, TOMA ve itfaiye geliyor. Bu durum, patlamanın yaşandığı anda kaybettiğimiz arkadaşlarımızdan daha fazlasının hastanelerde ölmesini de açıklamaktadır” ifadesini kullandı.
Ertuğrul Alpar konuşmasında şöyle dedi:
“10 Ekim tarihinde KESK, DİSK, TMMOB ve TTB’nin “Emek, Barış ve Demokrasi” talebi ile düzenleyeceği mitinge herkesi davet etmiştik, ülkemizin gidişatından kaygılıydık.
Ülkemizde ve bölgede yaşanan gelişmeler, ölüm haberlerin sıradanlaştırılmaya çalışıldığı bir süreçte, asker, polis veya sivil hiçbir yurttaşımızın ölümüne tahammülümüz kalmadığı için barış demek için Ankara’daydık!
Toplumda yaratılan kutuplaşmadan kaygılı idik! İnsanların etnik kimliği, dini inançları veya mezhep farklılıkları nedeni ötekileştirilmediği bir ülkede kardeşçe, bir arada yaşamı savunduğumuz için kardeşlik demek için Ankara’daydık!
Son olarak çıkarılan “iç güvenlik paketi” ile hak, hukuk, emek ve demokrasi mücadelesi veren toplumsal kesimlerin seslerinin faşizan yöntemlerle bastırılmaya çalışıldığı bir süreçte özgürlük demek için Ankara’daydık!
Her geçen gün yoksullaştığımız, milyonlarca emekçinin açlık sınırı rakamlarının altında çalışmak zorunda bırakıldığı, kamu emekçilerine satış sözleşmelerinin dayatıldığı bir süreçte yoksulluğa karşı insanca bir yaşam demek için Ankara’daydık!
Bu taleplere sahip çıkan herkesi mitingimize davet etmiştik. Biz, başka bir Türkiye’nin mümkün olduğuna inanmıştık! Ankara’da taleplerimizi haykırırken, barış ve kardeşlik rüzgârları estirecektik. Önlüklerimizi, şapkalarımızı giymiş, özenle hazırladığımız pankartlarımızla, kortejimizi hazırlamış, tam yürüyüşe başlamıştık ki, bir patlama! Bir patlama daha! Birkaç saniye önce söylenen türküler susmuş, çekilen halaylar durmuş, türkülerin yerini çığlıklar almıştı.
Biz cansız bedenlere çaresizce bakarken, yaralı arkadaşlarımıza ilk müdahaleyi yapmaya çalışırken, hep bir ağızdan ambulans, ambulans diye bağırırken, çevik kuvvet, TOMA ve ölen arkadaşlarımızın, yaralı arkadaşlarımızın üzerine sıkılan biber gazını hiç beklemiyorduk, çünkü savaşlarda bile ölülere, yaralılara saygı vardı, veya bize öyle öğretilmişti…
Ülkemiz öyle bir hale getirildi ki; Ankara’nın göbeğinde cumhuriyet tarihinin en büyük katliamı yaşanıyor, katliamın yaşandığı alana ambulanstan önce çevik kuvvet, TOMA ve itfaiye geliyor!
Bu durum, patlamanın yaşandığı anda kaybettiğimiz arkadaşlarımızdan daha fazlasının hastanelerde ölmesini de açıklamaktadır.
Bu ülkede barış istemenin bedelini canlarımızla ödedik, bu vahşi katliamı yapanlar ve yaptıranlar da mutlaka cinayetlerinin bedelini ödeyeceklerdir. Her ne yaparlarsa yapsınlar saltanatları yıkılacaktır!
Yaşanan benzer olaylarda siyasilerin timsah gözyaşlarına alışkındık, ama üç bakanın öncelikle yaşanan katliamdan sorumlu üç bakanının yaptıkları basın toplantısında pişkinliğe ve gülmelere de tanık olduk!
Bir sözümüz de barış, kardeşlik, eşitlik, özgürlük ve insanca yaşam taleplerimizden korkanlara; korkmaya devam edin çünkü bundan sonra daha fazla birbirimize kenetleneceğiz, taleplerimizin mücadelesini daha da yükselteceğiz.
Bir sözümüz de AKP iktidarına;
Ülkemizi Ortadoğu bataklığına çekmeye çalıştınız OLMADI, ülkemizi Ortadoğu bataklığına çevirdiniz!
Daha fazla söze gerek yok!
400 vekil değil 4000 vekiliniz bile olsa bu ülkeyi yönetme şansınız kalmamıştır.
Halen yaralarımızı sarmaya çalıştığımız bir süreçte, yüzün üstünde ölü, yüzlerce yaralı arkadaşımızın tedavileri devam etmektedir.
Katliamda kaybettiğimiz tüm arkadaşlarımızı saygı ile anıyor, yaralı arkadaşlarımıza acil şifalar diliyoruz”