Gazi Davası’nın avukatı cübbesini çıkardı! TBMM’ye gönderecek…
İstanbul Gazi Mahallesi’nde, 12 Mart 1995 akşamı, Aleviler’in gittiği üç kahvehanenin kurşunlanmasıyla başlayan olaylarda 23 kişi hayatını kaybetmiş, 653 kişi yaralanmıştı.
Gazi Mahallesi’ndeki korkunç katliamı hukuk katliamı izledi... Tüm sorumlular adalet önüne çıkartılamadan Gazi Davası zamanaşımına uğradı. 2004’te yapılan düzenlemeyle insanlığa karşı işlenen suçlar ile bu suçlarda zamanaşımı kaldırıldı ama bu düzenleme geriye işletilmedi!
Olayların başladığı günden itibaren 24 yıl Gazi Davası’nın avukatlığını yapan ünlü avukat Remzi Kazmaz da artık ülkemizde hukuk rüzgarlarının esmediğini söyleyerek, cübbesini çıkardı ve Gazi Davası avukatlığından çekildi.
Hukuk, sanat, siyaset, ve spor adamı olarak bilinen Av. Remzi Kazmaz’ın 24 yıl inatçı ve kararlı bir şekilde sürdürdüğü faili meçhullerle ilgili hukuk mücadelesinde en ufak bir yol alamaması, bütün talepler karşısında gerek mahkemelerin gerek siyasilerin üç maymunu oynaması karşısında geldiği son nokta Gazi Davası’nın avukatlığından ayrılmak oldu.
Yılların hukukçusu artık işlemeyen, çalışmayan, tıkanan hukuk karşısında geri çekilmek zorunda kaldı.
Avukat Remzi Kazmaz, hayatını kaybedenlerin kemiklerini sızlatan, yakınlarının yüreklerini burkan bir veda mektubu bıraktı.
Kazmaz’ın mektubu şöyle:
FELAKET ACI VERİR AMA SUSMAK ÖLDÜRÜR
“Ülkede ortak bir geleceği kurmak istiyorsak geçmişle yüzleşmekten ve hesaplaşmaktan kaçmamak lazım.
Suskunluk hep ileriye dönük bir hesaplaşmanın fitilini ateşler.
Geçmişte işlenen bir çok cinayetin yapılan bir çok katliamın failleri hala ortada yok. Bu süreci susarak geçirirsek o ülkede yaşayanların ortak noktasını bulmak zorlaşır.
Nitekim Gazi Katliamı Davası 24 yıldır diğer katliam davaları gibi gerçeklerin ortaya çıkmasını bekliyor.
Gazi Davası diğer faili meçhul davalarının önemli mihenk taşlarından biridir. Haliyle bu taş yerinden oynatılırsa birçok faili meçhul de bu ülkede aydınlanacaktır. Böylece, yıllardır yüreklerinde acı ile yaşayanların adalete ve hukuk devletine olan inançlarını yeniden inşa edebilir, toplumsal barışı sağlayabiliriz.
SUSMAK GELECEĞİMİZİ HER GÜN ÖLDÜRMEKTİR
Susmak bu katliamları onaylamaktır. Susmak geleceğimizi her gün öldürmektir. Hâlbuki geçmişle yüzleşmek bugünü ve geleceği inşa etmektir.
Geçmişle yüzleşmek; faili meçhullerin bir daha yaşanmayacağının taahhüdü anlamına gelir. Geçmişle yüzleşmek; hukukun üstünlüğü ve demokrasinin istendiği, insan haklarına saygı duyulduğu anlamına gelir.
Şimdi sormak gerekir. Bizler gerçekle yüzleşmeyecek, gelecek nesiller hakikatleri öğrenemeyecek mi?
Biz avukatlar olarak özellikle faili meçhul olaylarda hep gerçeklerin ortaya çıkması için çabalarız. Ama gerek Gazi Davası gerekse diğer faili meçhul cinayetler ve katliamlar hep gizli kalmış devlet sırrı olmuştur.
Her yıl bu olaylar artıyor, çoğalıyor.
TBMM, içtüzük maddeleri ile devlet sırlarının araştırma komisyonunda olmayacağını, kendi kararıyla, kendine yasak etmiştir. Ayrıca devlet sırrının ne olduğuna dair bir yasa da bulunmamaktadır.
Ama gerek devlet sırrı gerekse gizlilik ile ilgili 100'e yakın yasa vardır.
BU DAVANIN TAKİBİ HUKUKİ OLARAK ARTIK MÜMKÜN DEĞİL
Bütün faili meçhul cinayet ve katliamların faillerinin bulunması, yargılanması ve suçluların cezalandırılması gerekir. Bu nedenle ülkemizde hakikatleri araştıran TBMM bünyesinde bir inceleme komisyonu tez elden kurulmalıdır..
Bugün 50'ye yakın ülkede değişik adlarda kurulan bu komisyonlar o ülkede ortak yaşamın en etkili kurumları olmuştur.
Şimdi sormak gerekir. Hukuki olarak tam 24 yıl hiçbir sonuç almadığımız Gazi Davası hala faili meçhul olmaya devam ediyor.
Hukuk suskun.. Adalet yaralı.. Vicdanlarda kan ve gözyaşı..
Sonuç: Her kurum üç maymunu oynuyor ve biz AİHM'de bile anlatabildiğimiz bu davamızda, kendi mahkemelerimizde anlatamamanın acısını yaşadık. Artık hukuki olmaktan çıktı o nedenle bu davanın takibi hukuki olarak artık mümkün değil.
Önümüzdeki tarihlerde hukuk fakültelerinde ders olarak anlatılacak bu hukuka aykırı durumları bugüne kadar ortaya çıkaramadık.
Bu dava ancak, TBMM'de kurulacak hakikatleri araştırma, yüzleşme adı ne olursa olsun bir komisyona havale edilmeli ve siyasiler bu konuda cesur, yürekli ve adaletli olmalı. Bu nedenle bu davayı TBMM'ye gönderiyorum. Bu dava ile ilgili cübbemi çıkarıyorum.
SUSURLUK RAPORU’NUN AÇIKLANMAYAN BÖLÜMLERİ...
Davanın durması davanın nakli, hakimin davadan çekilmesi, makul süre, savunma hakkı, keşif, hemen hemen her duruşmada talep ettiğimiz ama hiçbir zaman araştırılmayan delillerimiz, hazırlık evraklarının eksikliği, telsiz konuşmalarıyla ilgili bantların çözümü, uzun menzilli silahların kimlere verildiği, olaylarda kullanılan silahlardan çıkan mermi ve kovanların hangi görevlilere ait olduğu ve onlarca delil mahkeme tarafından değerlendirilmedi. Ayrıca o dönem Başbakanlık tarafından Kutlu Savaş’a hazırlatılan Susurluk Raporu’nun açıklanmayan bölümleri, istenmesine rağmen mahkeme dosyasına konulmamıştır.
HANEFİ AVCI GAZİ’NİN KARA KUTUSUDUR
Bütün bunların hepsi bir tarafta Gazi Katliamı’nı baştan sona bilen izleyen ve bilgi sahibi olan o dönemin üst düzey polis yetkililerinden Hanefi Avcı’nın mahkemede tanık olarak dinletilmesi için defalarca talebimiz olmasına rağmen ısrarlı bir şekilde talebimiz reddedilmiştir. Hanefi Avcı Gazi Davası’nın kara kutusudur.
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı’nın gazi olaylarının başlangıcı ve devamı konusunda bilgi ve görgü sahibi olması nedeniyle tanık olarak dinlenmesi için defalarca mahkemeye başvurduk ama ısrarlı bir şekilde bu talebimiz reddedildi.
Hanefi Avcı’nın TBMM’ye çağırılıp ifade vermesi sağlanırsa bu dosyanın yenide naçılmasını sağlayabiliriz.
NAKLEN KATLİAM
Gazi’yi diğer katliam, olay ve davalarından ayıran en önemli özellik her şeyin kamuoyunun gözü önünde olması. TV’ler olayları verdi, resimler, belgeler, görüntüler, ortada. Silahları kimin ve nasıl kullandığını gördük. Bu silahların kimlere verildiği emniyetçe biliniyor. Maktullerin üzerinden çıkan kurşunların balistik raporları var. Bütün bunları mahkeme önüne getiremedik ama Meclis’te bu durumu değerlendirebiliriz.
HER KATLİAM BİR SONRAKİNE CESARET VERİYOR
Gazi Katliamı’nın en önemli noktalarından biri de “meşhur isimlerin” başka “meşhur faili meşhurlar” dosyasında bulunması. Bu açıdan bakıldığında Gazi diğer cinayetleri de aydınlatabilecek bir dava niteliğinde.
Gazi Katliamı Davası diğer faili meçhuller içinde en önemli tuğla taşıdır. Biz bu tuğla taşını çekersek birçok faili meçhul olayı aydınlatabiliriz. Yeni delillerin ortaya çıkması başka davaların da baştan görülmesine yol açabilir.
Her katliam bir sonrakine cesaret veriyor. Kapatılan dosyalar yeni cinayetlerin önünü açıyor. Devletin politikası cezalandırmak değil ödüllendirmek üzerine kurgulanıyor. Gazi Katliamı Davası’nda 23 kişinin ölümü ile sadece 2 kişi 1yıl 8 ay gibi bir ceza aldı. O dönemin ünlü isimleri iddianamede isimleri varken cezalandırma bir yana hepsi terfi ettirildi.
HUKUK KARADENİZ’İN AZGIN SULARINDA BOĞULDU
23 yıl bu katliam davasının peşinden koştum. Trabzon yollarında dünyayı iki kez dolaşacak kadar yol katederek davayı tam sekiz yıl takip ettik ama hukuk Karadeniz’in azgın sularında boğuldu.
Yollarda perişan olduk, taşlandık, kurşunlandık, mahkemeler ne delillerimizi ne de tanıklarımızı dinledi.
30 yıllık hukukçu yaşantımın sonuna geldim. Son bir kez bu davanın gerçek sahiplerine sesleniyorum;
Demokrasi ve adalet savunucularına diyorum ki, bu ülkenin namusluları namussuzları kadar cesaretli olmadıkları müddetçe bu ülke gayri muayyenler ülkesi olmaya devam edecektir.
ÇOCUKLARIMIZLA BİRLİKTE HUKUKU DA KAYBETTİK
Pes etmedik her yolu denedik, AHİM yollarında uzun ve yorucu hukuk mücadelesini kazandık ama ülkemizde bu kazanımın hiçbir değeri olmadığını üzülerek gördüm ve içim burkuldu.
Ülkem hala gayri muayyen... Ülkemde hala aydınlatılamayan binlerce faili meçhul bekliyor. Ama Gazi Davası diğer faili meçhullerden çok farklı. Gazi Katliamı’nda her şey ortada; silahlar ortada insanlar her şeyi görüyor duyuyor, biliyor ama mahkemeler kör ve sağır. Haliyle insanların vicdanlarında Gazi Davası’nın sonucu belli. Kamu vicdanı Gazi Katliamı sanıklarını mahkum etmiştir.
Son bir hamle yapmak istedim. Gazi Davasını anlatan bir belgesel film yaptım, ardından bütün dava sürecini anlatan bir kitap yazdım... Ve saçlarım beyazladı, omuzlarım yavaş yavaş çöktü. Hukuk yaşantımda hiç taviz vermeden sorumluluğunu taşıdığım Gazi Davası’nı artık gerçek sahiplerine bırakıyorum.
TBMM, bu dava ile ilgili gereken araştırmayı yapmalı ve gerçekleri kamuoyuna açıklamalıdır. Katliam davalarında zamanaşımı olmaz. Bu nedenle Gazi Katliamı Davası yeniden açılmalıdır.
Bu konuda tarafsız medyaya da çok iş düşmektedir. Şairin bir şiiri ile bitirmek isterim.
Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?”
REMZİ KAZMAZ PORTRESİ:
HES VE RES DAVALARININ SEMBOL İSMİ
Kamuoyunun çok yakından tanıdığı Av. Remzi Kazmaz özellikle Karadeniz’deki HES’lere karşı verdiği çevre mücadelesi ile tanınıyor. Karadeniz’de birçok HES projesini mahkemelerde iptal ettiren Kazmaz aynı zamanda Türkiye’deki en geniş kapsamlı çevre örgütünün Derelerin Kardeşliği Platformu’nun kurucu başkanı ve sözcülüğünü yaptı.
Ege Bölgesinde yaşam alanlarına kurulan RES’lere karşı hem hukuki hem de aktivist olarak yapılan mücadelenin öncülüğünü yapan Av. Remzi Kazmaz şu anda Bodrum Çevre Platformu’nun kurucusu ve avukatı.
İNGİLTERE’YE DAVA AÇMIŞTI
Ülkemizde tarihi ve kültürel varlıkların yurt dışına kaçırılmasına karşı yürüttüğü hukuki mücadelesiyle uluslar arası medyada adından sıkça bahsettiren Kazmaz en son Dünya’nın Yedi Harikası’ndan biri olan Mausoleum ( mozele ) için İngiltere ‘ye dava açmıştı. Bu konu ile ilgili Asrın Mabedi adlı kitabı ve belgesel filmi bulunan Kazmaz’ın birçok toplumsal olayın altında imzası bulunuyor.