” 15 Yılda bir çivi çakmadılar ama satıyorlar”
Şeker Fabrikalarının satışına vatandaş dan sonra siyasi partilerde sesini yüksek perdeden dile getirmeye başladı. SAADET Partisi , ''15 senede bu fabrikalara tek bir çivi çakmayacaksınız. Tek bir kuruş destekte bulunmayacaksınız. Sonra da şeker fabrikaları zarar ediyor diyeceksiniz.''
Saadet Partisi Çorum İl Başkanlığı düzenlediği basın toplantısında, hükumetin yaptığı yanlış politikaları tek tek sıralayarak ver yansın etti. Saadet Partisis İl Başkanı Cıdık açıklamasında şu görüşlere yer verdi.
''El insaf, bu ülkenin üzerindeki asıl yük uyguladığı yanlış politikalar yüzünden iktidarın kendisidir.
Milletin derdini değil,uyguladığı yanlış ekonomik politikalar neticesinde kendi siyasi rantını düşünen anlayıştır.
Siz 15 senede bu fabrikalara tek bir çivi çakmayacaksınız. Tek bir kuruş destekte bulunmayacaksınız. Sonra da şeker fabrikaları zarar ediyor diyeceksiniz.
Fabrikalar zarar etmiyor, satış şartlarını oluşturmak için bilerek zarar ettiriliyor.
Ayrıca zarar ediyor diye bir şey gözden çıkarılacaksa ilk gözden çıkarılması gereken kurum Ak Parti iktidarının kendisidir.
Çünkü 15 yıldır ülkeyi zarara sürüklediler ve bu durum giderek bizi ülke olarak iflas noktasına getirdi'' dedi.
Cıdık, açıklamasının devamında sıralamalarını TUİK verileri ile desteklerken, Hükumetin neleri kimlere nasıl sattıklarını ise şu sözlerle açıkladı.
''NE BULUYORLARSA SATIYORLAR''
''Şimdi birkaç rakam vermek istiyorum. Bunlar benim rakamlarım değil Özelleştirme İdaresi’nin kendi rakamları.
Bakın; 2003-2018 yılları arasında yani AK Parti’nin iktidar olduğu 15 yıllık dönemde neler satılmış:
- 101 kuruluş -10 liman, -90 elektrik santrali,
- 40 işletme, -11 sosyal tesis, 37 maden sahası
- 3.703 taşınmaz, 6.808 kalem makine-teçhizat, 155 adet isim hakkı…
Ne buldularsa satmışlar.
Bu satılanların İçlerinde TÜPRAŞ, PETKİM, TELEKOM gibi Türkiye’nin en karlı en, en stratejik kuruluşları var.
100 yılda yaptıklarımız 15 yılda gitti. Ne kadara? 60 milyar dolara…
Peki, aynı 15 yılda faiz lobisine ödenen para ne kadar?
216 milyar dolar! 3.5 katı.
ÇİFTÇİ-ÜRETİCİ-PERİŞAN
Peki, bu kadar şeyi sattılar da ülke düze mi çıktı!
Tütün üreticisi zaten bitmişti.
Şimdi pancar üreticisini tamamen bitiriyorlar.
Dün Patates üreticileri partimize ulaştı.
300 bin ton patates depolarda adeta çürümeyi bekliyor.
Niğde ve Nevşehir’de binlerce aile patates üretiminden ekmek yiyor.
Şimdi hepsi perişan. Zorlukla üretiyor ama bu seferde ürettiğini satamıyor.
Niye? Çünkü iktidarın bir üretim planlaması, bir Pazar stratejisi yokta ondan.
Çiftçiye, başının çaresine bak mı diyeceksiniz?
Çözüm ne? Devlet çiftçinin yanında olacak, gerekirse destek verecek. Bu ürünü alacak depolarda çürüteceğine, sosyal yardımlaşma aracılığıyla alıp ihtiyaç sahiplerine dağıtacak. Çadır kamplarda kullanacak. Hatta açlıkla boğuşan ülkelere bile gönderdi.
İhracat desteği olarak ton başına verilen 50 TL’yi 100 TL’ye neden çıkarmasın?
Devlet bunun için var. Üreticisini, çiftçisini korumak için, desteklemek için var.
Zaten çiftçi kaderine terk edilmiş. Dünyanın en pahalı elektriğini, en pahalı tohumunu, en pahalı gübresini alıyor.
Buna karşılık Hükümet kanunen zorunlu olarak vermesi gereken desteğin yarısını bile vermiyor.
Peki, bu çiftçi nasıl üretecek, Nasıl rekabet edecek, en önemlisi nasıl borcunu ödeyecek?
Size bir fıkra anlatayım mı?
Bir zamanlar 1 milyon lira varmış. Sonra 6 sıfır atılmış, 1 milyon, 1 lira olmuş.
Peki, sonra ne olmuş?
O zamanların1 milyon lirasıyla 78 gramet alınabiliyormuş. Şimdinin 1 lirası ile 25 gram!
1 milyon lirası ile 680 gram süt alınabiliyormuş. Şimdinin 1 lirası ile 259 gram!
1 milyon lira ile 203 gram peynir alınıyormuş, şimdi 1 lira ile 43 gram!
1 milyon lira ile 10 adet yumurta alınıyormuş, şimdi 1 lira ile 2 adet!
1 milyon lira ile 406 gram nohut alınıyormuş, şimdi 1 lira ile 79 gram!
Görüyorsunuz...Anlatmaya gerek yok...Nereden nereye…
Çay simit hesabı yaparak iktidara gelmişlerdi.
Şimdi yaptıkları hesap gideceklerinin habercisidir''
Ekonomide hükumetin tuvalet hesabının gülünç olduğunu ve bu hesapla duvara tosladıklarını ileri süren Cıdık, Sözlerini şöyle sürdürdü;
''EKONOMİ DE DUVARA TOSLADILAR''
''Ekonomide duvara tosladığımızın en büyük delili, iktidarın işte bu hesabı görmezden gelip tuvalet hesabına dönmesidir.
Herhalde dünyada ilk kez tuvalet ücretleri üzerinden bir ekonomi analizi yapıldığına şahit oluyoruz.
Hiç zorlamayın, bu tür tiyatrolarla gündemi değiştiremezsiniz.
Bugün konuşulması gereken, tuvaletlerin 1 lira olması değil, doların 4 liraya, Avro’nun 5 liraya, Benzinin 6 liraya çıkmasıdır.
Dolarda yaşanan 1 kuruşluk artış Türkiye’nin dış borcunun 4,2 milyar lira atmasına sebep oluyor.
Son 10 gündeki artışın Türkiye’ye maliyeti, sadece dış borçta; 42 milyar lira. Son iki yılda Türk lirası dolar karşısında yüzde 87 değer kaybetmiş.
Ama ilgili Bakana bakarsak; “Türk lirası değer kaybetmiyormuş. Dolar değer kazanıyormuş”
Ha kel Hasan, ha Hasan kel... Böyle mantık olmaz. Bu anlayış ile ülke ekonomisi düze çıkamaz.
İŞSİZLİK 120 ÜLKENİN NÜFUSUNDAN FAZLA
TÜİK Verilerine göre her 4 gençten biri işsiz. Resmen 3,5 milyon genç işsiz var.
Fiilen bu rakam aslında 4-5 milyon civarında.
Üniversite mezunu işsizlerin sayısı 1 milyonu aşmış durumda.
Bugün Türkiye’deki işsiz gençlerin sayısı 120 ülkenin nüfusundan daha fazla.
Ama aynı bakanımız bir başka konuşmasında da diyor ki: “Halimiz kötü. İşletme ve iktisat mezunları kadro beklemesin. Yok, kardeşim devlette böyle bir kadro. Boşuna bekleme”
Üniversite mezunu işsizlerin yarısı; kadro veremeyiz dedikleri, İİBF (iktisat ve idari bilimler) mezunu.
Lafa geldiği zaman, “Türkiye’de işsizlik yok, iş beğenmeme var” diyorlar.
-Siz iktisat fakültesi mezunu gence pizza sattırırsanız
-Siz biyoloji mezunu, kimya mezunu gence AVM’de tezgâhtarlık yaptırırsanız
Elbette bunu beğenmemek onların en doğal hakkıdır.
Geçtiğimiz günlerde Adıyaman Çelikhan’daydık. Tütün kıyan gençlerin birçoğu üniversite mezunu. Niye başka iş yok. Tekel’i sattınız. Fabrikaları bitirdiniz. Fabrikaların yerine AVM yaptınız, betondan plazalar diktiniz.
AVM EKONOMİSİ
Hukukta, Adalette, yolsuzlukta, yoksullukta, sanayileşmede küme düşen Türkiye, ne hikmetse AVM’de dünya şampiyonu!
Türkiye’deki toplam AVM sayısı ise 401.
Ankara’da 39, İstanbul’da 114 AVM var.
Esnaf ve Sanatkârlar odasının verilerine göre üç yıl içinde;
- Ankara’daki AVM sayısı 47’ye,
- İstanbul’daki 136’ya,
- Türkiye genelindeki 445’e çıkacak.
Bunu niye söylüyorum;
-Eğer siz Türkiye’yi AVM’lerle donatacağınıza, fabrikalarla donatmayı seçseydiniz,
-Tüketim ekonomisi yerine üretim ekonomisini tercih etseydiniz,
- Örneğin şeker fabrikalarını haraç-mezaç satmak yerine destekleyip, teşvik etseydiniz;
Bugün bu gençlerimize “İş yok kardeşim, başınızın çaresine bakın” demek zorunda kalmazdınız.
BU BÖYLE GİTMEZ
Biz defaatle söyledik, söylemeye de devam ediyoruz, deniz bitti, duvara tosladılar.
Bir an önce yatırım ekonomisine geçmezsek Türkiye içine girdiği bu girdaptan kutulamaz.
Bu kafa ile gidilirse dolar 5 lirada olur 6 lirada.
Öyle tuvaleti 1 milyon liradan 1 liraya düşürdük diyerek gündemi değiştiremezsiniz.
AfrinHarekâtı ile metal yorgunluğunu üzerimizden attık diyerek kendinizi de milleti de kandıramazsınız.
Metal yorgunluğu demek, artık o metalin kullanılamaz hale gelmesi demektir.
Eğer o metal değiştirilmezse, zihniyet değiştirilmezse, zihinlerdeki metal yorgunluğu giderilmezse hiçbir şey değişmez.
Türkiye Sanayi’den ekonomiye, eğitimden yatırıma, topyekûn yeniden planlama ve yapılanma sürecine girmelidir.
Günü kurtarmaya yönelik popülist politikalar ülkeyi daha büyük sıkıntılara sürüklemekten başka sonuç vermez.
Türkiye’nin çılgın projelere değil, gelecek 50 yılını 100 yılını planlayan akıllı stratejilere, akıllı yatırımlara ihtiyacı var.
MEDYA TEKELLEŞMESİ
Güncel tartışmalardan birisi de, medyadaki tekelleşme iddialarıdır.
Bilindiği gibi Türkiye’nin en büyük medya gruplarından birisi el değiştirdi.
Bu satışın gerekçesi nedir?
Bu ticari bir operasyon mudur yoksa siyasi bir operasyon mu?
Bu büyük alımın bir kamu bankasından sağlanacak kredi ile gerçekleştirileceği doğru mudur?
Bu iddiaların detayına çok fazla girmek istemiyorum. Bekleyip göreceğiz.
Ama kesin olan bir şey var ki bu satış; zaten sorunlu olan basın özgürlüğü konusundaki kaygı ve endişeleri daha da arttırmıştır.
TÜRKİYE’NİN MEDYA ÖZGÜRLÜĞÜ KARNESİ
Ak Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında 99’uncu sıradaydı. 2017 yılına gelindiğinde 155’inci sıraya geriledi.
2018’de, bu satışla birlikte şüphesiz ki bu sıralama çok daha kötüleşecektir. Eğer bu satış iddia edildiği gibi, iktidarın talimat ve baskısıyla gerçekleştiyse bize göre bunun tek bir anlamı vardır:
“AK Parti 2019 seçimleri öncesi en büyük yatırımını yapmış demektir!’
Ama kimse bu tabloya bakarak ümidini kaybetmesin. Karamsarlığa düşmesin.
Medya padişahınsa, sosyal medya bizimdir.
Hakikat, baskı ve ambargo ile gizlenemez.
Dünün her şeye hâkim iktidarlarının bugün esameleri dahi okunmamaktadır.
Güç sahipleri istedikleri kadar televizyonlara, gazetelere ambargo koysunlar.
Kalplere ambargo koyamayacaklardır. Bu milletin iradesini engelleyemeyeceklerdir.
İnşallah 2019 seçimleri ülkemiz için en hayırlı sonuçları alacağımız bir seçim olacaktır.
Her zaman söylediğimiz gibi:
Biz bu uyarılarımızı bir kardeşlik vazifesi olarak yapıyoruz.
Kimseyle kişisel bir hesabımız, kimseye karşı bir önyargımız yok.
Tek derdimiz millettir.
Eğitimi milli, sanayisi güçlü, adaleti güvenilir, halkı müreffeh Kalkınmış bir Türkiye’yi kurmaktır.
Bunun için uğraşıyor, bunun için çalışıyoruz.
Şüphesiz ki güç ve kudret sahibi yalnız Cenab-ı Allah’tır.
Allah ülkemizin, milletimizin ve bütün insanlığın yardımcısı olsun'' dedi