34,2561$% -0.02
37,1902€% 0.21
3.060,78%0,15
5.103,00%-0,83
9.023,33%0,87
2478530฿%0.70324
Olmak ya da Olmamak
Mehmet Bedri Gültekin
Pekin Olimpiyatları ve Şi–Putin Zirvesinin ardından
1980 yılında Moskova’da yaz olimpiyatları düzenlendi. ABD; Sovyetlerin Afganistan işgalini gerekçe göstererek olimpiyatları boykot etti. Ama yalnız değildi. Kapitalist ülkelerin hemen hemen tamamı boykota katıldı. Katılan ülkeler ise kendi ülkeleri adına değil, olimpiyat bayrağı ve olimpiyat marşı ile temsil edildiler.
ABD, 4 Şubat günü başlayan Pekin Kış olimpiyatlarını, Uygur bölgesinde uygulandığını iddia ettiği baskıları gerekçe göstererek gene boykot etti. Ama bu sefer kendisiyle birlikte boykota katılanlar İngiltere, Kanada, Avustralya, Litvanya, Kosova, Belçika, Danimarka ve Estonya ile sınırlı kaldı. 91 ülkeden toplam 3000 sporcu kendi ulusal bayraklarıyla yarışmalarda yer alıyor. Boykotçu ülkelerin sporcuları da yarışmalara katılıyor.
40 yılın ardından köprülerin altından çok sular akmış bulunuyor. ABD artık bırakalım dünyayı, kapitalist Batı’ya bile sözünü geçiremiyor.
Öte yandan, son otuz yılda Batı Asya ve Afrika’da toplam olarak 4 milyon Müslümanın ölümünden sorumlu olan ABD’nin, Pekin Kış Olimpiyatlarını, Uygur bölgesindeki Müslümanlara baskı yapıldığı gerekçesiyle boykot etmesi ise sadece komiktir.
Ortak açıklamada öne çıkanlar
Olimpiyatlar dolaysıyla Rusya Devlet Başkanı Pekin’e gitti. Çin devlet başkanı Şi Cin Ping ile 4 Şubat’ta tarihi önemde bir görüşme yaptı. Toplantı sonrasında yapılan ortak açıklama; içinde yaşadığımız yeni dünyayı anlatıyor. Açıklamanın ana başlıklarını hatırlatacak olursak;
‘Rusya ile Çin arasındaki yeni tür ilişkiler Soğuk Savaş dönemindeki ittifaklardan
daha üstündür. İttifak üçüncü ülkelere karşı değildir ve işbirliğinin sınırı yoktur.’
“Rusya ve Çin özellikle halk sağlığı, digital ekonomi, bilim, inovasyon ve yapay
zeka dahil olmak üzere karşılıklı etkileşimi teşvik edecekler.”
‘Kuşak Yol girişimine paralel olarak Büyük Avrasya Ortaklığını gerçekleştirilmesi
önemlidir. Bütün insanlık için “ortak kader toplumu”nu inşa etme anlayışıyla hereket edeceğiz.’
“Çok kutupluluğun ilerletilmesi için çalışacağız.”
“ŞİÖ daha da güçlendirilecek, terörle mücadelede ortak tavır alınacak.”
“BRİCS; siyaset ve güvenlik, ekonomi – finans ve insani alışveriş konularında
daha da derinleştirilmiş bir ortaklık haline getirilecek.”
ABD, “uluslararası ölçekte azınlığı temsil etmektedir.”
“Rusya ve Çin, NATO’nun daha fazla genişlemesine karşı çıkacaklardır.”
(Ukrayna ve Gürcistan)
“Demokrasi ve insan hakları savunuculuğu, başka ülkelerin iç işlerine karışmanın
bahanesi yapılamaz. Her ülkenin kendi gerçeklerine, tarihine, kültürüne uygun kendi demokrasisi olacaktır. Nasıl bir “demokrasi” uygulanacağına, o ülkenin halkı karar verir.”
‘ABD’nin “renkli devrimleri” kabul edilemez!’
‘Gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere “kalkınma yardımı” yapmaları
gerekir.’ “Taraflar uluslararası toplumda bölünmenin değil birleşmenin, çatışmanın değil, işbirliğinin gerekliliğini vurgular.”
“Uzayın silahlandırılmasına hayır. Uzaya silah yerleştiren ilk ülke olmayacağız!”
“ABD’nin İngiltere ve Avustralya ile birlikte Pasifikte oluşturmaya çalıştığı
İttifaka karşı ortak tavır alınacaktır.”
“Rosneft 10 yılda Çin’e 100 milyon ton petrol sevk edecek ve iki ülke arasındaki
ortak ticaret hacmi yılda 250 milyar dolara çıkarılacaktır.”
Yeni Dünya düzeni
Rusya ve Çin aralarındaki işbirliğini “limitsiz” olarak tanımlıyorlar. ŞİÖ ve BRİCS içinde yer alan, biri şu anda dünyanın en büyük ekonomisi, diğeri, bir yanıyla dünyanın en büyük askeri güçlerinden biri, diğer yanıyla dünyanın en büyük yüzölçümüne ve doğal kaynaklarına sahip ülkesi arasında limitsiz işbirliği, ABD’nin hiçbir şekilde kapışmayı göze alamayacağı bir gücün ortaya çıktığı anlamına geliyor.
Önemli olan Rusya ve Çin’in çok kutupluluğa vurgu yapmaları, hegemonya peşinde koşmayacaklarını ilan etmeleridir.
İki ülkenin, ABD’nin bir yanda Ukrayna üzerinden diğer yandan Pasifik’ten yönelttiği askeri tehdide karşı net bir şekilde ortak tavır alacaklarını açıklamaları da son derece önemlidir. Ve sadece bu açıklama; ABD’nin söz konusu bölgelerdeki askeri hareketliliğinin blöften öteye geçemeyeceğini göstermeye yeter.
Kısacası artık yeni bir dünyadayız. Putin ve Şi bunu “çok kutuplu dünya” olarak adlandırıyorlar.
Ama bu dünyaya “Bölgesel Birlikler Dünyası” demek çok daha açıklayıcı olacaktır.
BEDİİ VE ERTUĞRUL ONAN KARDEŞLERİN “ACI” GÜNÜ